19 Aralık 2010 Pazar

Doğrularımız ne kadar doğru?

İki nokta arasındaki en kısa mesafeye doğru deniyor. Bu teknik bir açıklama. Ve bu açıklamaya göre doğru kavramını yaşama endekslersek, sonuca ulaşmak için en kısa yolu kullanmak anlamına da gelebilir. Ama batı kültüründe amaca ulaşmak için her yol mübahken, doğu kültüründe (doğu derken araplardan bahsetmiyorum) hedefe ulaşmaktan ziyade gittiğin yol önemlidir.

Benim hayat felsefem ve genel olarak fikrim de gidilen yolun önemli olduğudur. Çünkü sosyal ilişkiler iki nokta arasındaki en kısa mesafeye göre şekillenecek basit şeyler değillerdir. Ama vahşi kapitalizm ve popüler kültürün bize öğrettiği, gemiyi kıyıya yanaştımanın önemli olduğudur. Bu yüzden bu sistem içinde birilerinin üzerine basmadan bir yerlere gelmek mümkün değildir. Ancak hedeflediğimiz şeyler gerçekten de uğruna her şeyi ezip geçmemizi gerektirecek kadar değerli midir o tartışılır.


Bugün dünyaya baktığımızda, dinciler ve politikacılar tarafından koyun sürüleri gibi güdülen ve sömürülen çok büyük kitleler görürüz. Ve bu kitleler her şeye rağmen inançlarının doğru olduğuna kesilikle emindirler. Çünkü hiç kimsede, inançlarını ve ideolojilerini sorgulayacak ne bilinç vardır, ne de cesaret. Çünkü kendilerini geliştirecek gerçek cevapları duymaya hazır değildirler. Daha ziyede onları rahatlatacak masallar peşindelerdir.

İlkel insan kendi doğrularına sıkı sıkıya bağlıdır. Ve hiç bırakmamacasına o doğrulara sarılır. Ama zaman içerisinde başkalarının da kendi doğruları olduğunu, ve onların da kendi doğrularına sıkı sıkıya sarılmakta olduklarını görünce şaşırmaya başlar. Eğer biraz meraklıysa ve önyargılı değilse başkalarının doğrularını araştırmaya başlar. Ve doğruların kişiye, zamana, mekana ve şartlara göre değiştiğinin farkına varır. Dolayısıyla yaşı ilerledikçe eskiden onun için değişmez doğru olan şeylere daha gevşek sarılmaya başlar.

Doğrudur ya da yanlıştır. Ama tek değişmez şey gerçektir. Fakat insanlar doğru ile gerçek kavramlarını birbirine karıştırdıklarından neyin gerçek neyin doğru olduğunun farkına pek varamazlar. Onlara göre inandıkları doğrular değişmez kesin gerçeklerdir. Esasında bunun sağlaması oldukça basittir. Şayet ölümüne peşinden koştuğunuz ideolojiler ve inançlar yüzlerce binlerce yıl boyunca en tepedekiler hariç kimseye fayda sağlamamışsa. Ve üstüne sürekli bir yıkım ve sefalate yol açmışsa, kendinizi ve fikirlerinizi sorgulamanın vakti gelmiş demektir. Bu bakımdan değişmez olan gerçeklerden biri de, doğruların sürekli değiştiğidir. Ama insanların yaşayış tarzları gelenek görenek dediğimiz tutumlardan oluştuğundan, yanlışların hiç değişmediğidir. Çünkü gelenek görenekler, sorgulamadan olduğu gibi alınan yekpare davranış biçimleridir.

Din ve politika konusunda, insanların görüş ve inançları başkalarından ikinci el olarak alınır Ve pek sorgulanmaz. Aslında bu aldıkları başkaları da söz konusu şeyi sorgulamamıştır. Çünkü onlar da bu görüşleri başka sorgulamamışlardan almışlardır. Zaten alınan bu fikirler de saçma sapan şeylerdir.

2 yorum:

  1. Hayırlı olsun :) Profiline de bayıldımmmm!

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim efenim. Teveccühünüz. Son yediğim dayaktan sonra kendime böyle bir şey yapayım dedim. ツ

    YanıtlaSil

T.C kanunlarına aykırı, ya da hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır. Akıllı olun!