24 Aralık 2010 Cuma

Geri zekalı

Öncelikle herkesi rahatsız edecek bir tanımlamayla başlayayım:
Bana göre, konu ne olursa olsun sorgusuz sualsiz söylenen her şeye hiç araştırmadan ve bilmeden inanan herkes geri zekalıdır. Tabii bunu sadece geri zekalılık diye adlandırmakta pek doğru değil. Çünkü işin içinde tembellikte var.

Bir insan belirli bir yaşa kadar -ki bu yaş 12 falan oluyor- öğrenmenin yolunu öğrenememişse eğer, bir daha yeni şeyler öğrenmesi çok zor. Eğitim siztemimizin de ezberciliğe dayandığı ve öğretmenlerin de gayet cahil olduğu düşünülecek olursa oldukça vahim bir tablo çıkıyor karşımıza. Tabii ki eğitimsiz olmakla geri zekalı olmak aynı şey değil. Ama zaten sorun, fiziksel sorunlar sebebiyle geri zekalı olanlar değil. Bu insanların kimseye bir zararı yok aslında.
Asıl sorun toplum içinde normal kabul edilen geri zekalılar. Bu insanlar genellikle de yönetici falan oluyorlar. Dahası minibüs şöförü, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar. Bu nasıl oluyor diye şaşmamak gerekir. Çünkü bu tip insanlar toplumun anlayacağı dilden konuşuyorlar. Ve toplumlar her daim yanlış bilgilere sahip, yanlış kararlar alan, popülist kültür ürünü kalabalıklardır. Bu bakımdan politikacılar da hep bu insanlar arasından çıkarlar. Yani kültür düzeyi yüksek bir bilim insanı ya da sanatçının topluma hizmet verecek bir mertebeye gelmesi düşünülemez. Daha çok kasımpaşa uslubuyla ağzından köpükler saçarak önüne gelene hakaret eden insanlar pirim görür.

Yine bu durumu anlamak için Dunning Kruger etkisi adıyla bilinen bulguya bakmak oldukça açıklayıcı olacaktır:

Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme" kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması, Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi, işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak" olarak görecektir. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır. sonuçta, bu insanlar her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.

Her çalışan, iş ortamında yetersiz olduğu noktaya kadar yükselir, der. Bunun doğal sonucu olarak, yüksek makamlar daima yetersiz insanlar tarafindan işgal edilir.

1- Gücünü delegasyon bahanesinden alir. Ekibinin orkestra şefi havalarina girer.
2- Çok gürültü paırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.
3- Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.
4- "Beşer şaşar" diye düsünür. Ama genellikle şaşan beşer baskası değil, kendisidir.
5- Ne olursa olsun, haırlıklıyıiş, olacaklariı> önceden biliyormus gibi davranır.
6- Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.
7- İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst oldugunu hatırlatmayı sever.
8- İlk denemede basarılı olamazsa, başarsızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.
9- Talimatlarını post-it ile, e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
10- Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse baskasının sözünü tekrarlamak pahasına..


Anlaşılacağı üzere bu etkinin sonucunda cehalet, genellikle bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olur.

Yani bizi yönetenler ciddi anlamda gerizekalı ve tehlikeli insanlar. Ve en başında da söylediğim gibi asıl tehlikeli olan geri zekalılık biçimi, bize söylenen her şeyi sorgulamadan kabul etmek. Zaten inanç söz konusu olduğunda "bilmek" denen kavram otomatik olarak ortadan kalkıyor.

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" diye bir laf vardır. Ve olması gerekende budur zaten. Çünkü düşüncelerimizi ve fikirlerimizi sahip olduğumuz fikirler oluşturur. Deposu boş arabanın gitmeyeceği gibi, boş kafayla da felsefe yapmak ve tartışmak olmaz. Ama biz her şeyi, hatta bilimsel bulguları bile "inanmak" ya da "inanmamak" olarak algıladığımızdan sürekli yanlış yapıyoruz.

Örneğin evrim teorisine bile "inanıyor musun?" diye soran insanlar mevcut. Halbuki bu konunun inaçla uzaktan yakından bir alakası yok. İnanç, bilinmeyen şeyler için mümkündür. Yani bilmediğinize inanırsınız. Ama eğer merak ediyorsanız araştırır ve öğrenirsiniz. Ve öğrendiğiniz bilgilere göre fikirleriniz şekillenir.

Mesela asıl gerizekalılar takımı galip geldiğinde sokaklara çıkıp korna çalarak çevreye şarjorle mermi boşaltan magandadır, ben milliyetçiyim deyip, milli değerleden bihaber olarak arabanın üzerine ayı gibi türk bayrağı gererek trafikte terör estirenlerdir, "önüme geleni zikeyim ama karım bakire olsun diyenlerdir. Asıl gerizekalılar şöyle bir şarkı yapandır:

Gerizekalı sevgilim

sende biraz duygu olsa beni severdin
düşünce ve mantık olsa sen de severdin
güzelliğin birgün biter neye güvendin
gerizekalı sevgilim benim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

T.C kanunlarına aykırı, ya da hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır. Akıllı olun!